Kutlu Gece: MEVLİD KANDİLİ ![]() Kutlu Gece: MEVLİD KANDİLİ Yeryüzünde önemli gelişmelere sebep olan bu kutlu doğum, insanlık tarihinin en önemli olaylarından birisidir. Çünkü onun dünyaya geldiği dönemde, insanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allah’a giden yoldan uzaklaştırmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlak tamamen kokuşmuştu. Kadınlar esir muâmelesi görüyor, bir eşya gibi alınıp satılıyor, kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu.
İstiklâl Marşı’mızın şâiri merhûm Mehmet Akif ERSOY "Bir Gece" adlı şiirinde bu muazzam ve mübârek olayı şöyle tasvir eder:
Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi, Kumdan ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin, o ne hüsrandı ki; hissetmedi gözler, Kaç bin senedir, halbuki, bekleşmedelerdi;
Bir kerre, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi; Bir kerre de mâmûre-i dünya, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi! Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zeminin, Salgındı, bütün şark’ı yıkan tefrika derdi. Derken büyümüş, kırkına gelmişti ki öksüz,
Bir nefhada insanlığı kurtardı o mâsum, Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi! Aczin ki ezilmekti bütün hakkı, verildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi, geberdi! Âlemlere rahmetti evet şer-i mübîni, Şehbâlini adl isteyenin yurduna gerdi. Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyundur o Mâsuma bütün bir beşeriyyet... Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.(2)
Buna karşılık; kan dâvâsı, gasp, soygun, şiddet, intikam, kin beslemek, içki, kumar, hırsızlık, yetim malı yemek, yalan, gıybet, çekememezlik, koğuculuk gibi fert ve toplumun huzurunu bozan davranışlarla mücâdele etmiştir. Bütün bu faaliyetlerin sonucu olarak, vahyin ışığında, mükemmel kişiliğiyle ekonomik, sosyal, kültürel ve ahlâkî alanlarda gerçekleştirdiği faaliyetler sayesinde “cahiliyye” olarak nitelendirilen ve temel özellikleri; bilgisizlik, putperestlik, kabîle asabiyeti, zorbalık, zulüm, haksızlık, başıbozukluk, merkezî otoriteden yoksunluk, adaletsizlik, barış ve nizamdan uzak bir hayat, çocukları öldürmek, vahşiyâne hareketler, kan dâvası gibi davranışlar olan bir dönemi kapatarak, yerine barış ve huzurun hâkim olduğu yepyeni bir toplum oluşturmuştur.
Gayr-i müslimlere dînî, hukûkî ve adlî özerklik vererek, kültürel kimliklerini korumalarına müsâde etmesi ile, çok sayıda dinî-kültürel grubun bir arada yaşayabileceğinin en güzel örneğini göstermiştir. Bu davranışı ile ayrıca hoşgörünün gelişmesine öncülük etmiştir. Bu tutumu daha sonraki yüzyıllarda müslümanlar için örnek olduğu gibi, öteki medeniyetler için de bir model teşkil etmiştir.(5) İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. Çünkü İslâm sadece Kur’an’dan ibaret değildir. O, Hz. Peygamber’in şahsında açıklanmış, hayata geçirilmiş ve bizzat onun öncülüğünde kurumlaşmış bir dindir. Allah Rasulü, bir taraftan Kur’an’ı tebliğ etmiş, bir taraftan onu açıklamış ve uygulamaya koymuş, diğer taraftan da Kur’an’ın değinmediği konularda tamamlayıcı rol üstlenmiştir.
Şurası muhakkak ki, bir müslüman için, dînî ve dünyevî ayrımı gözetmeksizin Hz. Peygamber’in örnekliği kaçınılmazdır. Onun gönderiliş gayesi, kendisine verilmiş olan risâlet görevinin insanlığa ulaştırılması ve bu amaç doğrultusunda bir toplumsal yapının kurulmasıdır. Bu amaçla söylediği sözler ve yaptığı uygulamalar, kimi zaman farz, kimi zaman haram, kimi zaman müstehab, kimi zaman da mübah diye nitelendirilen hükümlere kaynaklık etmektedir. Bu durum, Kur’an’ın buyrukları doğrultusunda, Hz. Peygamber’e itaatin ve onu örnek edinmenin bir gereğidir.(10) “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim”(11) buyuran Hz. Peygamber’in, gerçekten güzel ahlâkla yoğrulmuş hayat tecrübesini araştırmaya, ondan yararlanmaya, her zaman olduğu gibi bugün de çok ihtiyacımız vardır. Sevgili Peygamberimiz’i, onun güzel ahlâkını, davranış ve uygulamalarını, gelişen dünya şartlarına yön verecek, insanlığın problemlerine çözüm getirecek Kur’an-ı Kerim zenginliği ile yeniden tanımalı ve tanıtmalıyız. O’nun hayatı, muhabbet, şefkat, fazilet,
Muazzez Peygamberimizin doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhiler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “(Ey Muhammed!) De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”(12) Bu âyette de belirtildiği gibi, Allah’ı hoşnûd etmek, O’nun Peygamberine uymak ve onu örnek almakla mümkündür. Bütün okuyucularımızın Mevlid Kandilini tebrik eder, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyâz ederim.
2- http://www.diyanetdergisi.com/diyanet-dergisi-41/konu-635.html |
6855 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |