Genel anlamda herşey ve herkes Allah’a Kul’dur. ''Yedi gök, yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ne varki siz, onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halimdir, bağışlayıcıdır.'' (İsra Suresi, [17:44]) ayeti bunu ifade etmektedir.
Özel anlamda ise ibadet, biz insanoğulları için, dinin emirlerini yerine getirmek üzere, yerinde, zamanında, gerektiği gibi, gayeye uygun, bilinçli ve istikamet üzere yapılan ameller ve taatlardır. Allah (c. c.) yine buyuruyor ki, ''Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratmış olan Rabbınıza ibadet edin.'' (Bakara Suresi,[2:21])
İbadetin en temel ilkesi ise, yalnızca ve yalnızca Allah'a ibadet etmektir.''Rabb’in kendisinden başkasına ibadet etmemenize hükmetti.'' (İsra Suresi, [17:23]) Ve yine buyuruyor ki, ''. . . Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiç bir şeyi ortak koşmasın.''(Kehf Suresi, [18:110])
Birçok müslüman bu bilinçten yoksun olduğu için, maalesef yaptıkları ibadetlerin neticesini elde edemiyorlar. Bunun sebebi ise, ibadetlerin neticesi, hem dünyada hasenat (güzellikler) hem de ahirette hasenat iken, müslümanlar ne acıdır ki, hem dünyada hüsran, hem de bu gidiş ve anlayışla Allah muhafaza buyursun, ahirette hüsranla karşı karşıya kalacaklardır. Çünkü müslümanlar, abdestsiz namaz olmayacağını bilirler, namazda iken abdestin bozulmasıyla namazın da bozulacağını yine bilirler. Ancak itikad ve imanda öyle bozukluklar meydana gelmiş ki, o bozukluklarla ibadetlerin tamamı bozuluyor da hiç umursamıyorlar. Bunlardan sadece birkaçını hatırlatıcı unsur olması için zikretmeyi uygun buluyorum.
Bunlardan en başta bilinmesi gerekeni ise, ibadet veya yapılan güzel işlerde, Allah’ın rızasından başka herhangi bir niyetin veya gayenin taşınmamasıdır. Bu gaye, bir insan olabilir, dünyalık bir menfaat, beklenti veya riya olabilir. Bu gibi şeyler, ibadetin iptaline yol açar.
Bu örneklerle yetinerek demek isterim ki, Allah'a ibadeti en güzel birşekilde, tadili erkana uygun, görenleri gıpta ettirecek derecede güzellikte yaptığı halde, ibadete başka bir gaye karışırsa, o zaman, o şekil güzelliklerinin hiç birisi geçerli sayılmaz. Çünkü, namazın sahih olması için kıble ne ise, ibadetlerde ve salih amellerde niyet ve gaye de odur. Kişinin kalbi ve ruhu ibadet ve yaptığı güzel işlerde Allah’ın rızasından başka yönlere yönelirse, niyetin ve gayenin kıblesi değişmiş olur. İnsan bile bile kıbleye arkasını dönerek, sabah namazının iki rekat farzının yerine iki milyon rekat kılsa, sabah namazını kılmış olurmu? El Cevap: Hayır! Yanlış istikametteki iki milyon rekat namaz, doğru istikametteki iki rekatın yerini dolduramıyor.
Yine müslüman bir kişi, ibadetlerin bütün gerekliliklerini yerine getirerek yaptığı halde günlük yaşamında, alış verişinde, ticaretinde İslam’ın getirdiği ilkeleri göz önünde bulundurmuyorsa, akibeti aynı olur. Ümmetin bir parçası olduğu halde, ümmetin sorunlarıyla hem hâl olmayan, dertlerini dert edinmeyen, bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla hareket eden kişinin durumu da aynıdır. İşte müslümanların çıkmazı maalesef budur. Ümmet-i Muhammed (s.a.v.) bunca ibadetlerine rağmen bir türlü iflah olmuyorsa, ibadet bilincinden çok çok uzaklarda oluşundandır.
Özetleyecek olursak deriz ki, müslümanın bütün ibadetleri sadece ve sadece Allah rızası üzerine bina edilen, dünyadaki varlık gayesine uygun, günahlarına keffaret olacak şekilde, ahireti için bir yatırım, geçmişleri için bir sadaka-i cariye olmalıdır. Müslüman, gelecek nesli için adeta bir teminat olacak bir ibadet bilinci ile ibadet görevini yerine getirmelidir.
İbadet bilinci demek, ibadetin ihsan derecesinde olması demektir. İşte ibadet bilinci, Rasulullah efendimizin (s.a.v.) şu sözlerinde özetleniyor: ''İhsan: Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Zira sen O'nu görmüyorsan da O seni görmektedir.'' Allah (c.c.) ibadetlerimizi kabul edeceği ibadetlerden eylesin. Nefislerimizi ve nesillerimizi ıslah etsin.
HACC
Hac, İslâm’ın beş esasından birisidir. Hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir.
Hac, kelime olarak, “yönelmek, kasdetmek, bir kimseyi ya da bir yeri çokça ziyaret etmek” anlamlarına gelir.
Dini bir terim olarak hac, “Belirli bir zamanda usulüne uygun olarak ihrama girdikten sonra Arafat’ta vakfe yapmak, Kâbe’yi tavaf ederek ziyaret etmek ve diğer bazı dini görevleri yerine getirmek” suretiyle yapılan ibadeti ifade eder. Bu ibadeti yerine getirene hacı denir.
Hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur’an ve Sünnette bildirilmiştir. Bu konuda tüm müslümanlar görüş birliği içerisindedirler. Kur’an-ı Kerîm’de, “Gitmeye gücü yetenlerin Kâbe’yi haccetmeleri insanlar üzerinde Allah’ın bir hakkıdır.” buyurulmuştur. Hz. Peygamber de, ‘İslâm beş temel esas üzerine kurulmuştur. Bunlar, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın peygamberi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.’ buyurmaktadır.
Hac, bilindiği şekliyle Hz.İbrahim’e kadar uzanan bir ibadettir. Kur’an ve hadisler bize, Hz.İbrahim’in haccından, insanları hacca çağırmasından bahsetmekte, (Hac 22/27-28) Kâbe’nin ve hac menasikinin tarihçesine işaret etmektedir