• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/sunumvaaz.vaaz
  • https://www.instagram.com/sunum.vaaz/
  • https://www.youtube.com/channel/UCrOVK1v-SpWyJl9iE8YTMdA

Anasayfa




Rasulüllah (s.a.s.) veda haccı hutbesinde bu ortak değere dikkat çekerek şöyle buyurmuştu: “Ey insanlar! Bilesiniz ki Rabbiniz birdir, babanız birdir. Bilesiniz ki Arab’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü yoktur. Kırmızı derilinin siyah deriliye, siyah derilinin kırmızı deriliye takvadan başka bir sebeple üstünlüğü olamaz. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 411.) Hadisin getirdiği istisna, başkalarına kaşı üstünlük elde etme yolunun takva yani Allah’a karşı gelmekten sakınmak bilinci olduğunu söylüyor. Bu bilinç aslında İslam’ın telkin ettiği eşitlik bilincinin de temelini oluşturur. Mutlak üstün Allah olunca, O’nun yarattıklarının kendi aralarında üstünlük vehmini yaşamaları takva bilincine aykırı düşer.
Nasihat kelimesi, bildiğimiz manasının yanında “bir şeyi veya bir kimseyi içten sevmek, gönülden bağlanmak, sadakat ve samimiyet göstermek, arı, duru ve saf olmak” gibi manalar için de kullanılır. Yani kısaca samimiyet demektir. “Din nasihattir.” hadis-i şerifinde de bu anlamda kullanılmıştır.
31.05.2014
27.03.2014
Mevlâ bizi afvede Gör ne güzel ıyd olur Cürm ü hatalar gide Bayram o bayram olur Merhamet ede Rahîm Dermanı vere Hakîm Lutfede lutf-i Kadîm Bayram o bayram olur
Bayram günleri sevinç ve mutluluk günleridir. O sebeple Peygamberimiz (s.a.v) “ Arefe günü, kurban günü ve teşrik günleri biz Müslümanların bayramıdır. Bu günler yeme içme günleridir.” ( Ebu Davut, Savm 50) buyurmuştur. Bunun için Ramazan bayramın da ilk gün, Kurban bayramında da dört gün oruç tutmak Hanefilere göre tahrimen mekruh, Şafi ve Hanbelîlere göre de haram kabul edilmiştir. Malikiler ise kurbanın dördüncü günü oruç tutmayı mekruh saymışlardır.
06.10.2013
05.10.2013
Kurbanın dinî dayanağı nedir? Kurbanın meşru oluşu Kur‟an-ı Kerim, Sünnet, İslam âlimleri ve İslam ümmetinin görüş birliği (icmâ) ile sabit bir ibadettir. Kurbanın meşru bir ibadet olduğuna dair Kur‟an-ı Kerim‟de deliller mevcuttur. Hz. İbrahim‟in oğlu Hz. İsmail‟in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir (Sâffât, 37/107). Kurban‟ın meşruiyetine işaret eden başka ayetler de vardır: “Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah‟ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.” (Hacc, 22/28)
Bayramlar milletlerin kardeşlik günleridir. Kötülük yapana, iyilik yapmanın, dargınlıkları ortadan kaldırmanın af ve hoşgörünün zirvede bulunduğu zaman dilimleridir. Her şeyin gönlünüzce olmasını diliyor nice bayramlara esenlik ve huzur içerisinde ulaşmanızı Cenab-ı Allah’dan niyaz ediyorum.
24.10.2012
24.10.2012
Hanefî mezhebine göre, kurban kesmeyi vâcip kılan zenginliğin ölçüsü, zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup kişinin borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 20 miskal (80.18 gr.) altına, ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır.
Kurban gerek fert gerekse toplum açısından çeşitli yararlar taşıyan mali bir ibadettir. Kişi kurban kesmekle Allah'ın emrine boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir biçimde ortaya koymuş olur. Mü'minler her kurban kesiminde Hz. İbrahim ile oğlu İsmail'in Cenab-ı Hakk'ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
12.10.2012
11.10.2012
Kurban kesmenin önemine dair hadislerdeki vurgulu ifadelerden, Peygamberimizin (s.a.s.), ümmetinden mali durumu müsait olanların kurban kesmemesini kabullenemediği, hiç kimsenin kurban borcuyla Allah'ın huzuruna çıkmasını istemediği için de, kestiği kurbanların sevabına ümmetini de iştirak ettirmiştir.
İnsan, yaratılışı gereği kendi Yaratıcısı ile yakınlık kurma ihtiyacı hisseden bir varlıktır. Yüce dinimizde insanın Yaratıcısı ile yakınlık kurmasını sağlayan sayısız yollar vardır. Bütün ilahi dinlerde yer alan ve Allah'a yakınlık sağlamaya vesile olan şey anlamındaki kurban ibadeti de bu yollardan biridir. Dinimizdeki kurban ibadeti, yüce Allah'a karşı engin ibadet duygusunu bize kazandırır. Kurban, fert ve toplum hayatı açısından çok çeşitli işlevi olan mali bir ibadettir. Bu ibadetimiz, kendisinden hedeflenen insani ve sosyal manalar özümsenerek ifa edilmelidir.
11.10.2012
11.10.2012
Ve sen ey Allah'ın "müttefik"i, ey İbrahim'le "aynı yolu takib eden"! Sen ki Tavaftan geliyorsun, Hacc işini kadınların Tavafıyla birlikte bitirmişsin, kendini Tavaf eden halkta fena etmek İbrahim suretinde çıkıp geldin. Ka'be mimarının, Harem şehri inşa edenin, Mescid-i Haram'ı bina edenin makamında durmuş, Müttefik'in -Allah- ile karşılaşma imkanı elde etmişsin.
Kişi hacca giderken kendi kendine "hacc ne demektir diye sormalı ve haccın Allah'a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir." Hacc ibadeti pek çok şeylerin aynı anda gösterisidir
20.09.2012
20.09.2012
Umre ve hac yapan bir kimsenin kabul olunacak bir umre ve hac yapabilmesi için bilmesi ve yerine getirmesi gereken âdâb pek çoktur. Bunlardan bir kısmı farz, bir kısmı ise müstehabtır.
İnsan özünde iyidir, maddi tabiatında içkin bulunan İlahi tabiatı (nefha-i ruh) onu iyiliğe ve güzelliğe yöneltir. Onu yapabilir kılan kuvvetleri vardır, bu kuvvetleri meşru çerçevede kullansa o zaman güç adalete, bilgi hikmete, şehvet iffetle neslin devamına hizmet eder. Haksızlıklara karşı öfke duymak gerekir, hayırlı iş yapan insanlara imrenilir, kötülere karşı düşmanlık beslenir.
20.09.2012
20.09.2012
Hicret Kaçış Değildir: Hicret, kötü şartlardan kaçış değil; İslam’ın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve mekanların aranışıdır. Hicret; Hak'kın batıla galip gelmesi ve islamı tümüyle yaşamanın azmidir. Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan ve canlardan feragat etmenin sembolüdür.
“Haram aylar” içinde Muharrem ayının ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bu ayrıcalığı “Muharrem” adından da fark etmek mümkündür. Zira “muharrem” kelimesi, “haram kılınmış”, “hürmete layık” anlamlarına gelmektedir. Kısacası “haram aylar” uygulamasının genel adı, anlam itibarı ile bu aya özel bir ad olarak verilmiştir. Bu özel uygulama, şüphesiz Muharrem ayına atfedilen önemin bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Aynı önem İslam kültür ve tarihi sürecinde de devam ede gelmiştir. Zira İslam Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği Hanif dini esaslarının devamı niteliliğinde olması sebebi ile, o geleneğin değerlerinin de sahibidir, dolayısı ile bu ayı değerli kılan tarihi olayları önemser.
23.10.2014
14.11.2013
Peygamberimizin Muhacir ve Ensar arasında tesis ettiği bu kardeşlik, Medine’nin tümüne yayıldı. Araplar arasında o zamanlar çok yaygın olan kabilecilik ve ırkçılık anlayışı, bu kardeşlik anlayışı karşısında erimiş, örnek bir toplum ortaya çıkmıştı. Bu uygulama, Medine’de çeşitli kabilelerin birbiriyle kaynaşmasına, aralarında uyumun oluşmasına; karakter zayıflığı, cimrilik, fedakârlıktan kaçınma gibi yanlış anlayışların toplumdan uzaklaşmasına yardımcı oluyordu. Bu eşsiz yardımlaşma ve dayanışma o günün insanlarına ve ondan sonra gelecek insanlara da istifade edilecek güzel bir örnek oldu.
Hicret hadisesi, İslâm tarihinde dinin tebliğ ve talimindeki önemi, Müslümanların dinî hayatlarını idamede yeni bir dönemin açılması bakımından bir dönüm noktası olma niteliği taşır. İslâm dini hicret sayesinde, hür bir ortamda gelişme, yayılma; fert, aile ve toplum hayatında uygulanma imkanına kavuştu. Medine'de on yıllık bir süre zarfında tamamlanarak, İslâm toplumunun inşasında başlangıç olması yönüyle de ayrı bir öneme haizdir. Genel anlamının dışında hicret, Hz. Peygamber ve Mekkeli Müslümanların Medine'ye göçünü ifade ettiği gibi, hicri takvimin de başlangıcı olmuştur. Hicret terimine yüklenen bu anlamların dışında "Allah'ın yasakladığı kötülük ve günahları terketme" şeklinde tarif edildiği de olmuştur. Hicretin ahlâk ve zühdle olan yönüne işaret eden ayet ve hadisleri gözönüne alan bir kısım mutasavvıflar ise hicrete "Nefsi terbiye etmek maksadıyla manevî yolculuğa çıkmak; kalben ve zihnen masivayı terk etmek" demişlerdir (1)
07.04.2012
25.11.2011
İslâm'da hiç bir şey putlaştırılamaz, isterse, bu içinde doğup büyüdüğümüz, yakınlarımızın malımızın, ticaretimizin, acı tatlı her türlü hatıralarımızın ve daha nice güzel şeylerimizin bulunduğu yer olsun. Müslüman nerede inancını yaşayabiliyorsa, vatanı orasıdır. "Kişinin bulunduğu memlekette yalnız Allah'a ibadet etmek kolay olmaz; dinini açığa vurmakta zorluklarla karşılaşır, daralırsa, orada bağlanıp kalmamalı, ibadetlerini serbest yapabileceği yere gitmelidir. Hicret edip o darlıktan genişliğe çıkmak için ne gerekiyorsa yapmak ve Allah'a kulluk etmek mü'minin prensibi olmalıdır"
Habeşistan'a hicret, Mekke'deki Müslüman potansiyelinin tamamen varlığını yitirdiği anlamına gelmiyordu. Her şeyden önce Hz. Peygamber, bütün engellemelere rağmen tebliğ vazifesini yerine getiriyordu. Sonra, Habeşistan'a hicret etmeyip Hz. Peygamber'le birlikte kalan müslümanlar vardı. Dahası, çok geçmeden Hz. Hamza ve Hz. Ömer gibi iki etkili ismin Müslüman olması, Mekke'de İslâm'ın yayılışını daha da hızlandırdı. Ancak bu gelişmeler, müşriklerin baskılarını azaltmadı, bilakis daha da artırdı. Bunun sonucu olarak Hz. Peygamber ve Müslümanları yaklaşık üç sene süreyle bir mahalleye (Şi'bu Ebi Talib) hapsederek toplumla ilişkilerini kesmeye çalıştılar.
25.11.2011
25.11.2011
 7 
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam178
Toplam Ziyaret1685502
Hava Durumu
Saat
Vaaza Başlama Duası

Mevlid Kandili Dua Örneği

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI

VAAZ KILAVUZU

VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU I
VAAZ VE VAİZLİK SEMPOZYUMU 2